Makara Bantlar
Merhaba Dostlar,
Ben ve meslektaşlarım özellikle TRT’nin playback dönemindeyken, şu karikatürlerdeki evraklar içinde kaybolmuş memurlar gibi yıllarca bantların içerisinde çalıştık. TRT’nin dünyaya örnek gösterilecek nitelikte en güzel organizasyonu olan “23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği”ne gelen çocukların gösterilerinde kullanacakları onlarca bandı toparlayıp kısa sürede montajlamak bizi çok uğraştırırdı. Bazen krize dönen, yorucu ama sonucu itibariyle hepimizi mutlu eden, onurlandıran güzel organizasyonlardı. Yine bir TRT klasiği olan rahmetli Cenk Koray’ın sunduğu Pazar Stüdyosu ayrı bir âlemdi. Son dakikada stüdyoya giren şarkıcıların, bantlarını, istedikleri parçaları, yerlerini yayın akışına göre organize etmek sağlam bir ekip gerektirirdi. TRT’deki profesyonel hayatımın ilk yıllarını ses bantlarıyla geçirdim. Taşımaktan, korumaktan, aktarmaktan ya da kesip biçmekten yoruldum ama ses bantlarını hep sevdim. Sonuçta onlar benim ilk göz ağrılarımdı.
Geçen sayımızdaki manyetik kayıt tarihi yazı dizimizin ilkinde manyetik kaydın ilk dönemlerini, gelişimini incelemiştik. Manyetik kayıt, yayıncılık ve eğlence dünyasına yepyeni ufuklar açtı. Artık bant dediğimiz malzeme üzerine kolaylıkla ses kaydı yapabiliyor, kesip, montajlayabiliyorduk. Belki de en ilginci ilk kez istemediğimiz kaydı siliyor, onun üzerine yeniden kaydediyorduk. Bu kolaylık bütün üretim sürecini değiştirdi. Şarkıcılar, sunucular istedikleri gibi tekrar tekrar kayıt yapıyorlar, üretim kalitelerini yükseltiyorlardı. İstediğimiz şeyi tekrar dinleyip, istediğimiz zaman ve istediğimiz yerde yayınlayabiliyorduk.
Farklı boyutlarda makara bantlar
Manyetik kaydın icadından sonraki ilk adım, kaydı manyetik bantlara yapmak ve sonrasında AC bias sinyali ekleyerek ses kalitesini yükseltmek olmuştu. Bundan sonra dünyanın her yerindeki bilim insanları ses kaydının frekans aralığını, sinyal gürültü oranını ve dinamik aralığını geliştirmeye yönelik çalışmalar yaptılar. Ses kalitesini yükseltmek için bulunan temel formül bant genişliğini ve kayıt hızını yükseltmek oldu. Bir kayıt cihazında kaydedilecek bant yüzeyi ve dolayısıyla manyetik kafalar büyüdükçe ve dönüş hızı arttıkça ses kalitesi yükseliyordu. Bu faktörler temel alınarak bant genişliği ve hızlarda standartlar oluşturuldu. En yaygın kullanılan bantlar 1/4 inç (6.35mm), 1/2 inç (12.70 mm), 1 inç (25.40 mm) ve 2 inç (50.80 mm) genişlikteydi. Kayıt hızları ise 3 3⁄4, 7.5 ve 15 ve nadiren 30 inç idi. Böylece hayatımıza bant hızlarını belirten kavram IPS (inches per second) girmiş oldu.
Ses kalitesini etkileyen faktörlerden biri de bandın manyetik yapısıdır. Bilim adamları bant dediğimiz malzemenin temel yapısı olan manyetik tanecik yapısının kaydın kalitesini yükselttiğini belirlediler. Polyester taban üzerine kaplanan manyetik maddeler bantta normal şartlarda bile rahatlıkla duyulabilen hışırtı ya da “hiss” diyebileceğimiz kendine has bir fon gürültüsü oluşturuyordu. İlk etapta bu istenmeyen gürültüyü azaltmak daha sonra alçak ve yüksek frekanslarda çok daha iyi geliştirmeler sağlamak amacıyla bandın manyetik yapısına krom dioksit (CrO2) maddeler eklendi. Halk arasında krom bant olarak anılan bu bantlar farklı fiyat ve kalite kategorileriyle yaygınlaştı. En son noktada metal bant denilen yüksek manyetik akıya sahip mikro parçacıklar eklenmiş manyetik bantlar yüksek kaliteli kayıtlar için kullanılmaya başlandı. Bant gürültüsünün azaltılıp frekans bandının geliştirilmesiyle gerek ev kullanıcıları gerekse profesyoneller için bantlar artık baş tacı olmuştu.
Manyetik kayıt sistemleri yapıları itibariyle doğrusal sistemlerdir. Cihazların bir tarafında kayıt yapılacak ya da okunacak manyetik şerit diğer tarafa doğru kafaya sürtünerek geçer ve diğer taraftaki makarada toplanır. Bu yapı bir anlamda manyetik şeritlerin bir makara yapısına sarılarak toplanması zorunluluğunu getirmiştir. Dolayısıyla bu sistemler reel to reel yani makaradan makaraya ya da open reel, açık makara diyebileceğimiz biçimde anılmaya başladı.
Yıllar içerisinde makaraların yapısı neredeyse aynı kalmakla birlikte boyutları değişti. Bu anlamda makaraların çapları ve genişlikleri, manyetik bantların genişlikleri ve uzunluklarına göre farklılık göstermeye başladı. Zamanla çok farklı bant ve makara boyutları üretilmiş olsa da biz en yaygın olanlardan bahsedelim.
Bant genişliği ve kayıt hızı haliyle fiziksel büyüklüğünü artırdığı için sarılacağı makaralar da değişiklik gösteriyordu. Ülkemizde yaygın olarak kullanılan ¼ inch bantlara “darbant” denirdi. Sanırım birçok terim gibi bu da bir TRT jargonuydu ve bu daha geniş olan videobantlardan ayırt etmek için türetilmişti. Darbantlar uzunluklarına göre genel olarak feet cinsinden sınıflandırılır. A, B, C bantları makaranın fiziksel büyüklüğünü ifade eder. En büyük A bandı genellikle 2400 feet yaklaşık 730 metredir (1 feet 30.48 cm), 7.5 IPS’de yaklaşık 60 dakika kayıt yapılabilir. B bantlar yaklaşık 30 dakika, C bantlar ise 15 dakikalık sürelere sahiptir. Boş makaralara kendi büyüklüğünü aşmayacak biçimde farklı uzunluklarda bantlar sarılabilir, böylece istenilen uzunlukta bantlar da elde edilebilir. Makaralar, dayanıklı ve esnek plastikten ya da alaşım hafif metallerden olabilir. Karton kutusunda ve makara üzerinde marka logosu bulunur ve feet cinsinden uzunlukları yazılır. En yaygın olanları Ampex, BASF ve Scotch markalarıdır.
Ampex çok kanallı ses kaydediciler.
Özellikle iletişim teknolojisi öncelikli olarak askeri ve casusluk gibi amaçlara yönelik olarak geliştirilir ve kullanılır. Makara bant teknolojisi de küçülerek portatif hâle gelmesini casusluk faaliyetlerine borçludur. Düşmanının ne konuştuğunu dinleyip kaydedebilen gücü ele geçirecek ve koruyacaktır. Görevimiz Tehlike dizisindeki Jim, gelen mesajları küçük makara teyplerde dinler sonra teyp dumanlar çıkararak kendi kendini yok eder. Bu sahne çocukluğumuzun siyah beyaz televizyonundan kalan bir gizem sahnesi olsa da hâlâ anılarımızda canlıdır ve tabii ki o zamanlar için yüksek teknolojiyi ifade eden küçücük teypler de öyle. Hatırlamakta fayda var İngilizce de tape, manyetik bandın kendisini ifade ederken bizler gündelik hayatta onları çalan cihazlara da teyp dedik, öyle andık.
Makara bant teknolojisi müzisyenler için sadece yapımlarını kaydedecek bir kayıt cihazı değil aynı zamanda onları üretirken kullandıkları bir enstrüman, bir efekt cihazıydı. Makara teyplerdeki 3 kafa sistemiyle kayıt yapılacak sinyal ile kaydedilen sinyal arasında iki kafanın birbirlerine olan uzaklığı oranında bir ses gecikmesi oluşuyordu. Böylece halk arasında eko denilen fenomen ortaya çıkıyordu. Bantlı eko dediğimiz bu sistem geliştirilerek sadece bu amaca yönelik bantlı eko sistemleri yapıldı. Bu sistemlerde 3 kafadan daha fazla kullanılıyor, bant hızı değiştirilebiliyor ve normal makara teyplerde bandın bitmesi sorununu ortadan kaldırmak için loop bantlar (bir döngü şeklinde sonsuz dönebilen) kullanılıyordu. Bantlı ekolar hâlâ günümüzde bazı müzisyenler tarafından seslerinin çok beğenilmesi dolayısıyla kullanılıyor.
Bantlı eko cihazı kaydı tekrar eden birçok kafaya sahiptir.
Makara teyplerde bir başka aşama ise Alman AEG mühendislerinin 1943 yılında stereo kayıt tekniğini geliştirmiş olmalarıdır. O zamana kadar mono tek kanal olan kayıtlar stereo’ya dönüştü. Bu devrim niteliğindeki olay günümüzde devam eden sanırım sonsuza kadar da devam edecek olan bir standart oluşturdu. Çünkü stereo insanın iki kulağıyla duymasını ve yön algısını taklit eden bir sistemdir ve müzik kayıtları hâlâ stereo olarak devam ediyor. Stereo sistemlerde birbirinden bağımsız iki ayrı kanal eş zamanlı olarak çalışır, dolayısıyla teyplerde mekanizma dışında neredeyse tüm elektronik sistemler sağ ve sol kanal olmak üzere iki tane olarak tasarlanır. Stereo ile banda artık bir değil, iki sinyal kayıt edilmeye başlanmış oldu.
Yine devrim sayılacak bir gelişmede stereonun etkisiyle ortaya çıktı, çok kanallı kayıt. O zamana kadar müzisyenler bir parçayı aynı anda çalarak kaydetmek zorun dalardı. Parçanın sonunda da biri bir hata yapsa kayıt baştan alınır ve bitmiş kayda teknik ya da estetik olarak müdahale etmek olanaksızdı. Çok kanallı kayıtlarda (multitrack recording) bir bandın üzerine 4, 8, 16, 24 adet bağımsız kanal kaydedilebilir oldu. Böylelikle kayıt sırasında müzisyenler aynı anda stüdyoda çalmak zorunda kalmıyorlardı. Örneğin önce davul bir kanal sonra piyano ve gitar diğer kanallara önceki yapılan kayıtları dinleyerek bir başka enstrüman ve en son şarkıcı hepsini dinleyerek kayıt yapabiliyordu. Bu teknolojinin gelişmesinde ünlü gitarist Les Paul’ün Ampex firmasıyla yaptığı çalışmalar önemli rol oynar. Günümüzde bu sistem artık bilgisayarlar üzerinden yapılıyor ama temel prensip aynı. Kaydı bitmiş çok kanallı kayıt daha sonra adeta canlı çalınıyormuş gibi tekrar tekrar dinlenerek seslerin teknik ve estetik olarak harmanlanmasına, mix sürecine geçilir. Bunun ne kadar önemli bir gelişme olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Les Paul sadece efsane bir gitarist değil aynı zamanda çok kanallı ses kaydediceler üzerine çalışan bir mucitti.
Makara bantların ilginç özelliklerinden biri de mekanik olarak montaj yapılabilmesiydi. Bizim dönemimizde bile cut montaj dediğimiz yöntemle işlem yapılırdı. Bant elle istenilen noktaya getirilir ve orası özel kalemle işaretlenir, cihazın üzerinde monte edilmiş özel makas ya da elle bir jilet yardımıyla kesilerek istenilen bölümler birbirine yapıştırılırdı. Splice editing bizim günümüzde timeline da kolaylıkla yaptığımız işlemin fiziksel olarak yapılmasıdır. Ancak undo kısmı, yani geri alma işi elbette çok zordur.
Teknolojik gelişmelere rağmen stüdyo dışı ortamlarda, sahada ses kaydı yapabilmek nerdeyse imkânsızdı. Cihazlar ağır ve güç gereksinimi fazlaydı. Taşınabilir bir ses kayıt cihazı geliştirmek için birçok araştırma ve çalışma yapıldı. Fakat hiçbiri İsviçre yapımı Nagra gibi efsane olamadı. Nagra sinema, radyo ve televizyon dünyasını baştan sona özgürleştirdi. Sinemacılar artık istedikleri yerde ses kaydı alabiliyorlar ve onu filmleriyle çok kolay senkronlayabiliyorlardı. Radyocular omuzlarına bir Nagra alıp istedikleri yere giderek ses, müzik, röportaj kaydı yapabiliyorlardı. TRT’de mesleğe başladığımız 1980’li yıllarda aldığımız eğitimler sırasında kurumumuzun başarılı teknisyenleri bize Nagra’yı anlatırken gözleri hayranlıkla ışıl ışıl olurdu. Devre tasarımları altın kaplama konektör ve soketleriyle sadece bizim için değil, tüm dünya için bir teknoloji şaheseriydi Nagra.
Efsane taşınabilir ses kaydedici Nagra (TRT Müzesi).
Nagra SN Mini
Makara bantların kendine özgü bir görselliği vardır. Bu görünüm onları uzun zamandır duvar saati tasarımı olarak da tercih edilmesine neden oluyor. Makaraların dönüşü, hızla sararken çıkardığı vınlama sesi, son modellerde sararken durdurduğunuzda ya da hafızaya aldığınız noktayı bulurken adım adım ileri geri hareketleri çok hoştur. Bir de bantların başında sonunda ve parça aralarına yapıştırılan renkli amors bantlar vardır. Bantların başında genellikle yeşil, sonunda kırmızı ve parça aralarında sarı, beyaz, kırmızı-beyaz şeritli amors bantlarda ayrı bir hava katar. Özellikle kesme montaj yapılan işlerde bandın rengini gözlemleyerek parça başını sonunu bulmak kolay olurdu. Bazı teyplerde bandın başına ve sonuna yapıştırılmış alüminyum folyo yapısındaki amors bantlar önünden geçtikleri mekanizmadaki kontakların onları hissetmesi sayesinde otomatik olarak durur ya da otoreverse şeklinde tekrar diğer tarafı çaldırırdı. Makara bantların kesip biçilmesini konu alan nefis bir film vardır. Beceriksiz bir radyo DJ’nin, 1977 yılında Avustralya turnesindeki ABBA hakkında yapmak istediği radyo programı konu alan ABBA: The Movie filminin finali hayli ilginçtir. Nice zorluklarla sahne arkasından ses kayıtları ve röportajlar yapan DJ, radyo merkezine giderken, aracın içinde ses bantlarını kesip biçerek kurguyu tamamlar ve son anda bandı yayına yetiştirir.
Günümüzde plak sevdalıları için analog kayıt yapan müzisyenler var. Onların seslerini daha çok seviyorlar. Lambalı ses masalarında, lambalı mikronlar ve analog makaralı ses kayıt cihazlarına yapılan kaydın yerini hiçbir şeyin tutmadığını ifade ediyorlar. Analog sisteme hayranlıkla bağlı olanlardan biri de Lenny Kravitz. Ünlü müzisyen, Bahamalar’daki Eleuthera Adasında deniz kenarına kurduğu analog stüdyoda müzik kayıtlarına eski tarzda devam ediyor. Bazı yönetmenlerin hâlâ film kameralarını tercih ettikleri gibi.
Makara teypler sayesinde sadece profesyoneller değil evler de şenlendi. Artık insanlar diledikleri şeyleri, şarkıları, şiirleri ve anılarını kaydedebiliyorlardı. O dönemlerde ülkemizde Grundig TK serisi makara teypler çok revaçtaydı. Ben de az kayıt yapmadım bu cihazlarla. Amatör ev kullanıcılarına yönelik tasarlanan makara teyplerde düşük bant hızı ve bandın tüm yüzeyini kullanacak biçimde ters çevrilerek çok kanallı kullanma kolaylığı vardı. Yani profesyoneller bant yüzeyini sadece bir yönde tek bir stereo kaydın sağ ve sol kanallarını kullanırken amatör cihazlar bir stereo bir yönde ikincisi bandın ters yönünde çalabilen 2 farklı stereo 4 kanallı bir sisteme sahipti ki bu mono teyplerde 4 ayrı kayıt anlamına geliyordu. Dünyada geniş bir pazarda satılan (prerecord) hazır müzik kayıtlı makara bantlar olsa da ülkemizde müzik severler daha çok kendileri evlerinde kayıt yaparlar ya da gelecek yazımızda inceleyeceğimiz gibi kayıtlarını bant kayıt stüdyolarında istedikleri sanatçının plaklarından yaptırırlardı.
Grundig TK 124 70-80 li yıllarda ülkemizde çok revaçtaydı.
Makara teypler, inanılmaz incelik ve karmaşıklıkta mekanizmalara sahiptir. Bakım onarım ve kalibrasyonları da çok zordur. Bant gergi ve kafa ayarları gibi en temel ayarlar doğrudan işin kalitesini etkiler hatta başınıza iş açar. Benim meslek hayatımda çok aksilikler oldu bantlar sündü, yırtıldı ya da koptu…
Gelecek sayımızda kalemlerinizi hazırlayın. Bantları makaralardan çıkartıp kasetlerin içine saracağız. Hoşça kalın.